Golden Kamuy Ardındaki Gerçek Tarih
Golden Kamuy, tarihle yoğrulmuş güçlü bir hikayeye sahip.

Golden Kamuy, tarihle yoğrulmuş güçlü bir hikayeye sahip. Tabii ki, gereksiz şiddete, tuhaf mimiklerin olduğu yüzlere, uzun avlanma ve pişirme sahnelerine, JoJo's Bizarre Adventure'dan esinlenen vücut şekillerine de sahip. Bunlar bir yana Golden Kumay’ın dramı; geçmişlerini omuzlarında taşıyan ve iyi yazılmış karakterlerde yatar. Bu karakterler, serinin geçtiği dönemi ve savaşlarını da anlatan ürünlerdir de aynı zamanda.

İzleyicilerin, Golden Kamuy'u takdir etmek için ille de modern bir tarih bilgisine sahip olmaları gerekmez, lakin 20. yüzyılın başlarındaki Japonya'yı anlayabilmek ve ana karakterler Sugimoto ve Asirpa'nın motivasyonlarının altında yatan gerçeği görebilmek için biraz geçmişi kurcalamak gerek.

Rus – Japon Savaşı’nda Büyük Kayıplarla Elde Edilen Zafer

Image

20. Yüzyılın İlk Büyük Savaşı: 1904-1905 Japon-Rus Savaşı

1904-1905 Rus-Japon Savaşı modern zamanlarda bir Avrupa gücünün ilk defa bir Asya gücü tarafından yenilgiye uğratıldığı ve Rusya’nın Uzak Doğu’daki yayılmacı politikasını durdurmaya mecbur bırakıldığı bir savaştır. Japonya ise bu savaşla birlikte bir Dünya gücü olarak ortaya çıkmış ve Uzak Doğudaki egemenliğini kuvvetlendirmiştir.

Japonya, esasında 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle Meiji döneminde mevcut feodal ve sosyal yapısı itibarı ile modern bir devlet yapısına bürünmüştür. Bu dönem içinde eski katı muhafazakar yapısının ötesine geçmekle birlikte hızla endüstrileşmeye yönelmiştir. Avrupa’nın 100 yıl içinde gerçekleştirdiği Sanayi Devrimi Japonya’nın 20 yılını almıştır. Bütün bu modernizasyon etkenleri Japonya’nın askeri yeteneğinin de artmasını sağlamıştır. Ancak Japonya, Çin’deki güçlü ticari pozisyonunu devam ettirmek isterken karşısında dünyanın en büyük yükselen gücü Rusya ile karşı karşıya gelmek zorunda kaldı. Japonlar, Rusların Uzak Doğu’daki varlığını Çin kaynaklarına girişlerinde bir tehdit olarak görmeye başladılar.

Image

Rus Çarı II.Nikola kendisini bir barış adamı olarak göstermesine karşılık Rus İmparatorluğunun süregelen hedefine ilerlemesi için genişleme ülküsünden taviz vermeden bir yandan Balkanlar üzerinde egemenlik kurmanın ve İstanbul’u ele geçirmenin diğer yandan Mançurya ve Kore'ye kadar sınırlarını büyütmek için hizmet etmiştir. 1898 yılında Çin’deki Port Arthur limanını ele geçiren Ruslar 1903 yılında tamamladıkları Transsibir demiryolu sayesinde etkilerini bu limana kadar genişleterek Uzakdoğu sahasında nüfuz sağlama imkanı yakalamışlardır. Aslında 1894-1895 yılında Japonya’nın Çin’i yendiği savaş sonrasında Ruslar, Almanya ve Fransa ile anlaşarak bu limanı ellerine geçirmeyi başarmışlardı. Japonya ise Rus ilerleyişini durdurmak için İngiltere ile müttefik olmuştur. 1902 yılında yapılan anlaşma sonrasında savaş hazırlıklarına başlamışlardır. Nihayetinde Rusların Kore’ye karşı harekete geçmeye hazırlandıkları 1904 yılında Japonya, Rusya’ya karşı savaş açmıştır.

1904-1905 yıllarında karada ve denizde devam eden savaşlar Birinci Dünya Savaşından önceki en büyük savaş olması ile dikkat çekicidir. Özellikle Mançurya ve Rusya’nın en uç limanı olan Vladivostok limanı çevresinde çok şiddetli çarpışmalar meydana geldi. Laoyan, Porth Arthur, Yalu Nehri, Sarı Deniz, Mukden ve Tsuşima’daki kara ve deniz savaşları 16 ay sürdü. 30.000 askerini kaybeden Rusya’ya karşılık 203 Tepesi’ndeki çatışmada Japon Ordusu’nun 7. Amirliğindeki 8.000 Japon erkeği hayatını kaybetti. General Kuropatkin komutasındaki Rus orduları Mukden Muharebesinde verdikleri büyük kayıp sonrasında geri çekilmek zorunda kaldı. Japon amirali Togo’nun son bir ümitle Baltık’tan yollanan Rus Donanmasını yok etmesi sonrasında savaş Ruslar adına tamamen bitmiş oldu. Kurtulabilen az sayıdaki Rus gemileri Vladivostok limanına sığındılar. Aslında Rus Çarı II.Nikolay’ın savaşı devam ettirmek adına yeterli askeri birlikleri olsa da ülke içinde patlak veren ayaklanmalar bunu engelledi. Böylece Japonya, Dünyanın en büyük askeri gücüne sahip Rusya’yı bu savaşta yenerken, Rusya’nın Uzak Doğu’daki emperyalizmi son bulmuştur.

Image

Japonya ile Rusya, ABD Başkanı Theodore Roosvelt’in arabuluculuğunda yapılan ve 26 gün süren bir dizi görüşme sonrasında 5 Eylül 1905 tarihinde bir barış anlaşması imzalamışlardır. Bu anlaşmaya göre Rusya Çin tarafından kurulan Mançurya'nın güneyini tahliye etmeyi ve Kore'nin Japonya'nın kontrolü altında olmasını kabul etmiştir. ABD Başkanı Roosvelt bu anlaşmanın planlayıcısı olarak Nobel Barış ödülünü kazanmıştır.

Tokugawa'nın Yıkılışı ve İmparatorun Yeniden Tahta Çıkması

Image

Zamanda birkaç yüzyıl kadar geriye gidelim: Bakumatsu, Tokugawa döneminin düşüşte olduğu 1853 ve 1867 arasındaki süreyi ifade eder. Bu dönemde, Japon imparatoru adına ayaklanan isyancılar ve Tokugawa Şoğgun’un (将軍- Orduların Kumandanı- Japonya'da bir askeri rütbe ve tarihsel unvandır. "General" kelimesinin Japonca'da iki kanjisi vardır: "kumandan", "general" veya "amiral" anlamına gelen şoğ, ve "ordular" veya "savaşçılar" anlamına gelen gun.) sadık kitlesi karşı karşıya gelir. Soğgun görünürde Japon İmparatoru adına yüzyıllar boyunca ülkeyi yönetiyordu, işin aslına gelince; bu ünvan Tokugawa klanının altında bir devlet başkanlığına indirilmişti. İsyancılar, imparatorun geleneksel güçlerini yeniden inşaa etmek için savaşıyorlardı, fakat çoğu partizan için öncelik, eski feodal düzeni yıkmak ve Batı istilasına direnebilecek modern, merkezi bir devlet kurmaktı. (İşin ironik yanı da hedeflerine ulaşabilmek için Batı’dan ithal edilen askeri teknolojiyi kullanıyorlardı.)

1853’te Amerikan kömür kaplamalı tüfeklerin kullanılmasıyla Japon ticaret limanları zorla açılmış ve Tokugawa, Batılı güçlerle ticaret ve iade anlaşmaları imzalamaya zorlanmıştı. Bu antlaşmada eşit olmayan maddeler arasında; Japonlar’ın Batılı güçlere karşı gümrük vergisini dayatması ya da yükseltmesi yasaklanmış ve yasaları ihlal eden Batılıların yargılanması örtbas edilmişti. Yüzyıllar boyunca diplomatik ve ve ticari anlamda kendisini dünyadan soyutlayan Japonya, Batı’nın modern cephaneliklerine karşı duracak bir teknolojiye sahip değildi. Anlaşmalar sözde Japonlar için de sağduyulu hazırlanmış olsa da Japon ekonomisine zarar vermenin yanısıra Japon gururunu da derinden yaralamıştır. Tokugawa, Batı'nın taleplerine teslim olunca böylece iç savaş başlamış oldu.

Image

İmparatorluk isyancıları ile Tokugawa sadıkları arasındaki Bakumatsu çatışmasında, Shinsengumi denen bir grup samuray savaşçısı, savaş alanında ve başkentte komutan ve gardiyan olarak toplandılar. Efsanevi itibarlarına rağmen, Shinsengumi 1867'de devrildi. Takugawa yönetimine son verildi ve 3 Ocak 1868’de imparatorluk yönetimini yeniden yürürlüğe sokuldu. (1868’de başlayan ve İmparator Meiji’nin ölüm yılı olan 1912’ye kadar devam eden büyük değişme ve modernleşme dönemine “Meiji Dönemi” denilmektedir.) Hayatta kalan kimi Shinsengumi üyeleri yeni rejime dahil olurken, kimileri idam edildi ya da saklanmayı tercih etti. Çünkü Meiji dönemiyle birlikte samuray sınıfı artık ayrıcalıklı ve onurlu bir sosyal sınıf kabul edilmiyordu. Tüm bunlar bizi Golden Kamuy’a götürüyor: Altın arama grubunda, ruhu hala mücadele isteği ve kırgınlıkla dolu iki eski Shinsengumi bir araya geliyor; geleneksel Japon kılıçlarının yanı sıra modern Batı silahlarını da üreterek Hokkaido'da bağımsız bir devlet kurma planları var.

Japonya’da 1871’de kurulan Eğitim Bakanlığının ilk Bakanı Shimpel Eto ülkenin tüm okullarını Eğitim Bakanlığı’nın denetim ve sorumluluğu altına almış ve bu ilke, 1879 Eğitim Emirnamesi ile de doğrulanmıştır. Meiji Hükûmeti’nin yabancı hocaları ülkeye davet etmek ve Batı kültür ve uygarlığını ülkeye sokmak bakımından birçok girişimde bulunduğunu, Meiji Dönemi’nde 170 kadar Alman, İngiliz, Amerikan, Fransız ve diğer batılı ülkelere mensup bilgin ve eğitimcinin Japonya’nın kolej seviyesindeki okullarında sosyal ve pozitif bilimler okuttuğunu görüyoruz.Meiji Dönemi’nin başlıca eğitimcisi olan Yukichi Fukuzawaya göre: İnsanlığın ilerlemesi, Tokugawa Japonyası’ndaki “kapalı toplum”dan Meiji Dönemi’nin “açık toplum”una geçmekle mümkündür. Batı uygarlığı manevî bilgiler, edebiyat ve teorilerden ziyade, buharlı gemi ve lokomotif, telgraf, posta hizmeti ve matbaa gibi çeşitli haberleşme araçlarının ortaya çıkardığı teknolojik gelişmenin ürünüdür.Her ne kadar Meiji Dönemi’nin “Modernleşme Hamlesi”, “Wakon Yosair—Japon Ruhu ve Batı İlmi” sloganı ile başlamışsa da, gerçekte Batıdan sadece teknoloji ve yönetim değil, kültür de ithal edilmiş ve bunun, modernleşmenin kaçınılmaz sonucu olduğu kabul edilmiştir.

Hokkaido'nun Kolonileştirilmesi ve Ainu'nun Asimilasyonu

Image

Eskiden Ezo olarak bilinen Hokkaido, Meiji Dönemi'nin getirdiği modernliğin başlangıcına kadar Japonya'ya tam olarak entegre değildi. Tokugawa Şoğgun, yüksek maliyetler ve düşük gelir nedeniyle adanın gelişmesine odaklanmadı. Hokkaido, Honshu'nun anakarasının en kuzey kısımlarından daha sert ve daha soğuk bir iklime sahiptir. Tarım, Tokugawa Japonya'sında büyük bir zenginlik kaynağıydı ve pirinç resmi para birimi yerine geçiyordu. Pirinç tarımı ülkenin dört bir yanında yoğun şekilde gerçekleştirilmeden Hakkaido gibi sıcak zamanların kısa sürdüğü bir yer göz ardı edildi. Nihayetinde, Şoğgun Japonya'nın kuzey sınırlarının korumasını bıraktı ve Hokkaido'yu Matsumae daimyo'ya (feodal beyler) geliştirmeleri için bıraktı.

Bazı daimyo destekli misyonerler ve girişimci Japon vatandaşları Hokkaido'da birkaç yerleşim kurdu. Bölgede ticaret, ağırlıklı kürklü hayvan satışı üzerinden gerçekleşiyordu, güneyden gelen Japon tüccarlar ve kuzeybatıdan gelen Rus tüccarlar yerli Ainulardan bu ürünü temin ediyorlardı ve iki ırk da ürünün en iyisini elde etmek için birbirleriyle rekabet halindelerdi. Ainu, araziyi Hokkaido'nun yeni sakinlerinden daha iyi bildiğinden ve balık avlama, hayatta kalma gibi konularda usta olduklarından iki ırkı da ticari ve politik yararları için zaman zaman kullandı.

Image

Sonunda Tokugawa Şoğgun, yabancı nüfusa karşı ulusal güvenliğe verdiği önem nedeniyle -özellikle Ruslara karşı- Hokkaido üzerinde doğrudan kontrol elde etmek için harekete geçti. Ulusal güvenliğe ek olarak, Meiji hükümeti adanın ticaret, tarım ve mineral üretimini desteklemeye çalıştı. Kısmen bu çabalar sayesinde, Hakodate'nin Hokkaido limanı önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Zorlu iklim koşullarına rağmen Hokkaido, Batılı danışmanların yardımıyla büyük tarım ürünleri üreticisi haline geldi. Madencilik faaliyetleri (özellikle altın kalıntıları), Golden Kamuy için merkezi çatışma ve komplo güdüsü işlevi görür. Ainular, Japonlar’ın asimilasyon çabalarından etkilenmeye devam edecek ve bazıları da Rus-Japon Savaşı sırasında Japon ordusuna katılacaklardı.

Bunların hepsi ele alındığında, bu tarih; Sugimoto'nun askerlik hikayesini ve Asirpa'nın yerli bir Ainu kızı olarak motivasyonunun sadece savaşın getirdiği değişiklikler değil tanıdığı diğer karakterler ve güçler olduğunu anlamak açısından sağlam bir temel oluşturur. Bu birleşenlerin ilerleyen altın hazine arayışlarını nasıl aydınlattığını görmek ilginç olacak!

Tarih, aksiyon ve dramla yoğrulmuş hikayelerden hoşlanıyorsanız Golden Kamuy'u şuradan izleyebilirsiniz.


kaynak: ann

"Eşek kadar kadın çizgi film mi izlermiş" isyanına cevap olarak doğdum. Radyo ve TV ile başlayan iş hayatı, dergi ile devam etti ve 2006'dan bu yana dijital reklam sektöründe çalışıyorum. Hikaye kitapları (Aşk Yemeği Acılı Sever ve Yakıngörmez) yazdıktan sonra, şimdilerde bir roman üzerine çalışıyorum.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Yorumlar

https://www.animeler.net/assets/images/user-avatar-s.jpg

0 comment

Write the first comment for this!

Disqus Yorumları