One Piece'in En Büyük Gizemlerinden Birisi Yoksa Çözüldü mü?
Florian Şeytan Üçgeni'nin gizeminin çözüldüğü söyleniyor. Bakalım öyle miymiş?

Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün, One Piece evrenindeki en ilginç mekânlardan birisi olan Florian Üçgeni’nin (Furorian Toraianguru) ardındaki sır perdesini sizler için aydınlatmaya çalışacağız.

Yeteri kadar anime izleyen birisiyseniz, çoğu yazarın hikâye içerisinde bizlere tanıdık gelen öğeler kullandıklarının farkına varmışsınızdır. Bunlar günlük hayatta sıkça karşılaştığımız şeyler de olabilir, kuşaktan kuşağa yüzyıllar boyunca aktarılan masallar, efsaneler, söylentiler de.

Eiiçiro Oda’nın da One Piece evreni içerisinde bu tür öğelere sıkça başvurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yunan mitolojisinden hatırlayacağınız Plüton, Poseidon gibi tanrıların isimlerinin verildiği silahlardan tutun da, altın şehir olarak efsanelere yer etmiş El Dorado’nun One Piece evrenindeki karşılığı Şandora’ya ya da yine Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının bekçisi olarak anılan üç başlı köpek Kerberos’a kadar daha onlarca örnek bulmamız mümkün. 

Aslına bakarsanız şu anda konumuz olan Florian Üçgeni de bu örneklerden birisi. Bu ismin Atlantik Okyanusu üzerinde geçmişte çok sayıda uçak ve geminin kaybolduğu bölge olan Bermuda Şeytan Üçgeni’nden geldiğini çoğunuz tahmin etmişsinizdir. Water 7 ile Balıkadamlar Adası arasında bir bölgede bulunan Florian Üçgeni’nin etrafı tamamen sisle kaplıdır. Bu sis asla dağılmaz ve içeride sürekli devam eden bir fırtına hâkimdir.

Kokoro’nun söylediğine göre her sene pek çok korsan ve korsan gemisi bu bölgede sırra kadem basıyor, bazı zamanlar gemilere mürettebatsız halde başıboş dolanırken rastlanıyormuş. Perili gemilerin bu şekilde dolaştıkları bilinse de daha sonrasında bunun Brook’un suçu olduğu ortaya çıkmıştı.

Florian Üçgeni’yle ilgili bilgilerimiz tazelersek; Gekko Moria’ın ortağıyla birlikte Thriller Bark’ı kurarak Üçgen’e doğru yola çıktığını ve burada güçlü gölgeye sahip, başına ödül konan korsanları tuzağa düşürerek gölgelerini çaldıklarını biliyoruz. Ayrıca kurbanlarından çaldıkları gölgelerle zombi köleler de oluşturuyorlardı. Kısacası tüm bu gizemli olayların ardında Moria’nın olduğu düşünülüyordu. Moria, Luffy’ye yenildikten sonra her şeyin güllük gülistanlık olacağını varsayarken, karşımızda beliren suretler Florian Üçgeni vakalarının aslında Moria’dan çok daha önce başladığını bizlere gösterdi.

Moria’nın korsan gemisi olan Thriller Bark, seride şu ana kadar karşımıza çıkan en büyük gemidir. Moria’nın zombilerinden olan Oars’ın boyu 39 metreydi ve bu haliyle bile Thriller Bark ile kıyaslandığında ufacık kalıyordu. Bu bilgiler ışığında Florian Üçgeni’nde görülen üç suretin boyutlarının tahmin edilemeyecek seviyelerde olduğunu söyleyebiliriz.

Luffy ve tayfası Gök Adası’na doğru hareket ederlerken, gökyüzünde süzülen üç gölge görmüşlerdi. Tabii sonrasında bu üç kişinin Şandora’lı olduğunu öğrendiler fakat mangada geçen şu cümlelere dikkat çekmek istiyorum: “Gökyüzünde dimdik duran insanlar, güneşi kapattıklarında…sis üzerine yansıyan suretler devasa olacak… Öyle ki bunu görenler siste yaşayan bir canavar olduğunu sanacak.”

Seride şu ana kadar gördüğümüz en büyük hayvan 1000 yaşındaki Zunişa’ydı. Hatırlayacak olursak Zunişa, sırtında Zou Adası’nı taşıyor ve Mink Kabilesi de bu adada kalıyordu. Florian Üçgeni’nde görülen suretler acaba Zunişa’yla akraba bir türe mi aitti yoksa bambaşka bir şey mi?

Bu sorunun cevabını Japon efsanelerinde adı geçen bir okyanus yaratığında bulmamız mümkün. Bu yaratık aynı zamanda Gintama, Mononoke, GitS gibi popüler serilerde de işlenmişti.

Bu yaratığın adı Umibōzu. Neredeyse ele alındığı her animede farklı şekilde işlenmiştir, hatta One Piece evreninde de Usopp, Wadatsumi’nin bir Umibōzu olduğunu düşünüyordu. Aslında okuyucuyu bu şekilde bilerek yanıltmayı seçmesi üstad Oda’nın bir kez daha ne kadar iyi bir yazar olduğunun kanıtıdır bence.

Umibōzu, okyanusta yaşadığına inanılan bir yaratık. Herhangi bir insan onunla konuşmaya kalktığında gemisini alabora ediyor. Umibōzular'ın aslında şeytani ruhlar olduğunu söyleyenlerin sayısı da az değil.

Rivayete göre Umibōzu’yu kızdırmamak için denize açılmadan önce, ona dua etmeli ve yolculuk öncesinde dibi delinmiş bir fıçıyı denize salmanız gerekirmiş. Zira Umibōzular kızdırıldıklarında kurbanlarını bir fıçıya tıkar ve onları deniz suyuyla boğarak öldürürmüş. Dibi delinmiş fıçılarların kullanılma sebeplerinden birisi de budur.

Hatırlayacak olursanız Hasır Şapka Korsanları Florian Üçgeni ve Balıkadam Adası’na ayak basmadan önce birer fıçıyla karşılaşmış, bu da Usopp ve diğerlerini Wadatsumi’nin bir Umibōzu olduğuna inandırmıştı. Ancak Wadatsumi sahip olduğu özelliklerle Umibōzu efsanesine ters düşüyor. Bir de animelerde şöyle bir genel geçer söz konusudur. Gözleri ateş kızılında parıldayan karakterler, bize tehlikede olduğumuzu gösterir.  Bu da son sahnedeki yaratığın gerçek Umibōzu olabileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor. Sonuç olarak beklentim Oda’nın hikâyeyi Karanlık Yüzyıl’a bağlayarak güzel şekilde sonlandırması.

Umarım bu ufak incelemeden memnun kalmışsınızdır. Siz de yorumlarınızı aşağıda belirtmeyi unutmayın lütfen. Bir sonraki sefere kadar…

Kaynak: OtakuKart

"Ama gidiyorum çünkü bugün sahip olduğum her şeyi, elde ettiğim her şeyi, bir şekilde o zaman yaptıklarımıza borçluyum. Ne ekersen onu biçersin. Bedelini ödeme zamanı geldi. Belki bu yüzden Tanrı bizleri önce çocuk olacak şekilde tasarlamıştır, en önemli dersi öğrenene kadar defalarca düşünüp kendimizi yaralayacağımızı bildiği için. Ne alırsan bedelini ödersin, ancak bedelini ödediğin şeyin sahibisindir... Ve sonunda, sahip olduğun şeylerin acısını senden çıkarırlar." - "O", 1986

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Yorumlar

https://www.animeler.net/assets/images/user-avatar-s.jpg

0 comment

Write the first comment for this!

Disqus Yorumları