İlk Bakış: 2022 Kış Sezonu
İki üç anime dışında bomboş geçen bir sezon.

Shingeki no Kyojin: The Final Season Part 2

Shingeki no Kyojin: The Final Season Part 2

Stüdyo: MAPPA

Türler: Aksiyon, Dram, Fantastik, Gizem, Psikolojik

Kaynak: Manga

Özet: Shingeki no Kyojin animesinin final sezonun ikinci kısmı.

İlk Bakış: Shingeki no Kyojin'in hikayesi kaldığı yerden devam ediyor olsa da prodüksiyonda ciddi değişiklikler var. Karakter yüzleri ilk kısmın aksine biraz daha pürüzlü yapılmış, arka plandaki blur büyük oranda kaldırılmış, Canavar Dev de dahil Devlerin hepsi fazla detaylı animasyonlar gerektirmeyen sahnelerde 2D çizilmeye başlanmış (bu ilk partta da vardı ama bu kadar sık değildi), karakter yüzleri daha stabil olmuş (dördüncü bölüm hariç). Animasyonlara gelirsek ise her ne kadar ilk üç bölümdeki animasyonlar çok iyi olsa da dördüncü bölüm aşağıdaki Grisha sahnesi dışında ortalama altı karakter animasyonlarına sahipti. Umarım bu diğer bölümlerde de böyle devam etmez. Müzikler hala daha ilk üç sezondaki Hiroyuki Sawano'nun bestelerinin seviyesine çıkamasa da üçüncü bölümdeki önemli sahnelerdeki müzikler harikaydı. Seslendirme performansları her zamanki gibi harika ve Hiroshi Tsuchida'nın dördüncü bölümdeki Grisha performansı tüm serideki en iyi seslendirme performanslarından biriydi.

 Teknik anlamda söyleyeceklerim bu kadar. Yazım kalitesi hakkında ise spoiler vermeden söyleyebileceğim tek şey üçüncü ve dördüncü bölümlerin harika olduğu. Zaten bu sezonun sadece manganın 131. bölümüne kadar uyarlanacağını düşünürsek sezonun ilerleyen kısımlarında her ne kadar karakterlerin kötü yazıldığı sinir bozucu bazı kısımlar olacak olsa da yazım kalitesi fazla düşmeyecek. Devamında da manga finalinden daha iyi olan anime orijinal bir final filmiyle bitirirlerse tadından yenmez.

Sabikui Bisco

Sabikui Bisco

Stüdyo: OZ

Türler: Aksiyon, Fantastik, Macera

Kaynak: Hafif Roman

Özet: Uzak bir gelecekte medeniyet, insanların derisinin ve iç organlarının pas ile kaplanması sonucu yavaş yavaş ölüme sürüklenmesi yüzünden iyi gerilemiştir. Japonya'nın tozla dolu kıyamet sonrası çorak arazisi yalnızca tek bir şey tarafından kurtarılabilir: Mantar. Başında ödül olan bir suçlu ve yetenekli bir okçu olan Bisco Akaboshi, Sabikui olarak bilinen ve her türlü pası yuttuğu söylenen efsanevi bir mantarı aramaktadır. Ülkeyi kurtarmak için ona bu yolculukta dev bir yengeç ve genç bir doktor eşlik edecektir. Bu beklenmedik üçlü, efsanevi mantarları bulup insanlığı bu büyük pandeminin elinden kurtarabilecek midir?

İlk Bakış: Klişe tiplemeler, klişe bir evren ve klişe bir ana karakter. Aksiyon odaklı bir anime olmasına rağmen bu aksiyonu destekleyecek animasyon kalitesine sahip değil. Arka plan çizimleri ve renklendirmeler güzel olsa da CGI berbat. Sabikui Bisco, başka bir sezonda çıkmış olsa asla yüzüne bakmayacağım ortalama bir anime olurdu ama ilk üç bölümünü ayıla bayıla izledim. Neden mi? Çünkü, Priconne'nin devam sezonunu saymazsak bu sezon çıkan fantastik animelerin (komediler hariç ki zaten onların sadece birer bölümünü izlediğim için bu listeye dahil etmedim) hepsi birbirinden berbat da ondan. Çıta bu kadar düşük olunca Sabikui Bisco gibi ortalama başlangıç yapan bir fantastik animeye aç köpek gibi atladım. Zaten bu proje, Studio NAZ'ın kardeş stüdyosu olan OZ'un ilk projesi olduğundan dolayı bir tık demo görevi görüyor. Hali hazırda yaklaşık 8 tane cildi bulunan bu kitap serisinin sadece ilk cildini animeye uyarlamayı planlıyorlar ve ben daha şimdiden bu seriye hiçbir şekilde ikinci bir sezonun geleceğini düşünmüyorum. Büyük ihtimalle bu proje, stüdyonun gelecek senelerde çıkaracağı işler için hazırlanma amacı güdecek. Umarım bu 12 bölümlük anime, OZ için hayırlı bizim içinse kış sezonunu bir tık da olsa güzelleştiren bir proje olur.

Princess Connect! Re:Dive Season 2

Princess Connect! Re:Dive Season 2

Stüdyo: CygamesPictures

Türler: Aksiyon, Fantastik, Komedi, Macera

Kaynak: Video Oyunu

Özet: Princess Connect! Re:Dive animesinin ikinci sezonudur.

İlk Bakış: PriConne'nin ilk sezonu öyle ahım şahım bir anime olmasa da eğlenceli karakterleri ve güzel komedisiyle beraber sonuna kadar sıkılmadan izletmeyi başarmıştı. Cygames'in Uma Musume S2'de yakaladığı başarıdan sonra da PriConne'nin ikinci sezonunda da bu sefer komedi alanında döktürmelerini bekliyordum. Peki ilk dört bölümde döktürebilmişler mi? Evet, döktürmüşler; ama komedi alanında değil. İlk dört bölümdeki komedi bence pek iyi değildi ama aksiyon ve animasyon konusunda resmen yok etmişler. Dört bölümün dördü de harika görsel efektlere ve animasyonlara sahip. Özellikle de dördüncü bölümün sonundaki golem savaşı sektördeki yetenekli birçok animatörün ortaklaşa çıkardığı bir aksiyon sekansı ve buram buram kalite akıyor. Böyle bir görsel kalitenin yanına bir de ana hikayeyi de ilerletecekmiş gibi durmaları eklenince PriConne 2'nin ilerleyen bölümlerinden beklentim çok yükseldi, umarım beklentilerim boşa çıkmaz ve hem daha fazla senaryo ilerleyişi hem de daha fazla sakuga görebiliriz.

Sono Bisque Doll wa Koi wo Suru

Sono Bisque Doll wa Koi wo Suru

Stüdyo: CloverWorks

Türler: Komedi, Romantizm, Yaşamdan Kesitler

Kaynak: Manga

Özet: Lise öğrencisi Gojou Wakana'nın önemsediği tek bir şey bulunmakta: Hina bebekleri yapmak. Takıntısını paylaşacak kimse olmadığı için arkadaş bulmakta, hatta başkalarıyla muhabbet etmekte bile zorlanan Gojou'nun sıradan günleri, bir gün okul çıkışı yolunun kesiştiği, okulun popüler kızı Marin Kitagawa ile yakınlaşması sonucu değişir. Marin'in de Gojou'nun sahip olduğu gibi bir takıntısı bulunmaktadır: Cosplay yapmak. Sevdiği karakterin dış görünüşüne bürünmek isteyen Marin'in önünde ise tek bir engel bulunmaktadır: Dikiş yapmaktan hiç anlamıyor oluşu. Küçüklüğünden beri dikiş yeteneklerini geliştirmekte olan Gojou, tamamen ayrı dünyaların insanları olduklarını düşündükleri Marin ile aslında o kadar farklı olmadıklarını görünce şaşkınlığın yanı sıra mutlulukla da dolar ve Marin'e hayallerine ulaşması konusunda yardım etmeye karar verir.

İlk Bakış: Sono Bisque Doll wa Koi wo Suru ya da diğer bir ismiyle "Sarışın Gyaru Anime Kızı Tüm Topluluğu Ele Geçiriyor" animesine oldukça mesafeli yaklaştım, yalan yok; ve ilk üç bölümde de bu mesafeli yaklaşmam gayet doğru bir karar gibi duruyordu. Çünkü, ilk üç bölümünde Sono Bisque, utangaç erkek ve okulun popüler kızı konseptinde ilerleyen, aynısından defalarca gördüğümüz başka bir lise animesiydi. Her ne kadar CloverWorks'ün harika görselliği ve animasyonları ile süslenmiş olsa da aynı hikayenin laciverte boyanmış şekliydi işte. Fakat bu, dördüncü bölüm ile beraber değişti. Dördüncü bölümde Gojou, tek boyutlu utangaç bir liseli olmaktan çıkıp daha fazla derinlik kazandı. Onun karakterine dair daha fazla bilgi edindik ve bu benim için harika bir haberdi. Neredeyse hiç beklentimin olmadığı bir şovda gayet güzel bir karakter işlenişi bulmuştum. Hala daha birden bire Gojou'nun tüm utangaçlığının dördüncü bölümde ortadan kaybolması tuhaf gelse de bu utangaçlık ileriki bölümlerde geri gelecek ve Gojou'nun dördüncü bölümdeki kendinden emin havası "O kadar stresliydi ki sosyal anksiyetesini bile unuttu!" tarzı saçma bir bahane ile örtülecek olsa da ben yine de bu şovdan umutluyum. Umarım ilerleyen bölümlerde hem Gojou'nun iç dünyasına odaklanan daha fazla kısım görürüz hem de Marin'e de aynı tarife uygulanır.

Akebi-chan no Sailor Fuku

Akebi-chan no Sailor Fuku

Stüdyo: CloverWorks

Türler: Yaşamdan Kesitler

Kaynak: Manga

Özet: Komichi Akebi'nin ortaokuldaki ilk yılıdır ve tek bir şeye gönül vermiştir: Robai Özel Akademisi'nin denizci üniforması. Hayatının sıradaki bölümü yaklaştıkça, yaşayacağı tüm heyecan verici yeni deneyimlerin -okul yemekleri, dersler, kulüp aktiviteleri ve tabii ki birçok arkadaş edinmenin- hayalini kurmakta!

İlk Bakış: Akebi-chan'ın daha sadece iki bölümünü izleyebildim ama o iki bölüm bile görsel kaliteye ayılıp bayılmama yetti. Bu anime, net olarak bu sezonun en iyi görselliğe sahip yaşamdan kesitleri. Karakter tasarımları biraz tuhaf olsa da ışıklandırmalar, çizimler ve özellikle de animasyonlar muhteşem. Bir de bu görsel kalitenin üstüne bu animenin bir iyashikei olması da eklenince benim ayıla bayıla izlemem gereken bir anime ortaya çıkması lazımdı ama maalesef bu olmadı. Çünkü, ben konu iyashikei olduğunda beni şova bağlayabilecek bir ya da iki değişik özellik bekliyorum. Bu özellik çoğu iyashikeide fantastik ögelerden gelse de bizim dünyamızda ve modern zamanlarda geçen animelerden örnekler de bulunmakta. Mesela daha geçen sene çıkmış olan Super Cub. O anime de genç bir öğrenciyi konu alıyordu ve motosikletlere odaklı olması her ne kadar motorlu taşıtlara ilgisi olmayan birisi olsam da beni şova bağlayan etmenlerden birisiydi. Bu animede ise şöyle bir şey yok. Ana karakterimiz okula gidip yeni arkadaşlar ediniyor ve hobisi diyebileceğimiz tek özelliği bir idole ve denizci üniformalarına takıntılı olması; ve bu maalesef beni animenin içine çekmeye yetmedi.

Tokyo 24-ku

Tokyo 24-ku

Stüdyo: CloverWorks

Türler: Aksiyon, Bilim Kurgu, Gerilim, Gizem

Kaynak: Orijinal

Özet: Tokyo Körfezi'ndeki insan yapımı bir ada olan 24. Koğuş sakinlerinden üçü: Shuuta, Ran ve Kouki, çocukluklarından beri en iyi arkadaşlardır, ancak yakın bir arkadaşlarının ölümünden sonra her şey değişti ve her biri ayrı yollara gitti. Bu kazadan bir yıl sonra ilk kez bir araya geldiklerinde gizemli bir telefon çağrısı alırlar. Telefonun diğer ucundaki ses ölmüş olması gereken arkadaşlarına aittir ve onlara süper güçler sağlamanın yanı sıra engellemeleri gereken, gelecekte yaşanacak felaketlerden parçalar gösterir. Saç renklerinden dolayı RGB olarak adlandırılan bu üç arkadaşın görevi, merhum arkadaşlarının üstündeki sır perdesini aralamak ve evlerini saran felaketleri önlemektir.

İlk Bakış: Eğer CloverWorks'ün yaptığı animelerde yapımcı Aniplex ise o projeden korkacaksın. Çünkü, Aniplex CloverWorks'e resmen köle muamelesi yapıyor ve Tokyo 24-ku da bunun en büyük kanıtlarından birisi. Kötü çalışma şartlarından ve ücretsiz ek mesailerden bahsetmeyeceğim bile, o zaten maalesef sektörün bir gerçeği. Ancak, Tokyo 24-ku'da bunun üstüne bir de çalışanların toplanmasının (yapımcılar tarafından toplanmasından bahsediyorum) çok gecikmesi ve bu yüzden projenin takvimin çok gerisinde kalması, animenin çıkmasına iki ay kalmış olmasına rağmen  projede yeterli animasyon yönetmeninin bulunmaması ve yine de projenin ertelenmemiş olması gibi detaylar da eklenince ortaya çıkacak ürünün zaten iyi olmasını beklemiyordum ama ilk üç bölümde bu kadar da kötü olacağını hiç düşünmemiştim. Her ne kadar karakter ve çevre çizimleri gayet ortalama olsa ve çok az hata barındırsa da Tokyo 24-ku animasyon anlamında tam bir facia. Üç bölümde topu topu sadece bir tane adam akıllı animasyona sahip sahne var. Geri kalan kısımlarda ise ya anahtar kareler arasındaki animasyonlar eksik ya da var olan animasyonlar bir aksiyon animesi için hiç yeterli değil. Bunun yanı sıra bir de karakterler ilgi çekici olmayıp, özel güç kullanımı eser miktarda olunca ortaya izlemesi aşırı keyifsiz bir aksiyon animesi çıkmış. Bu animeyi başka bir stüdyo yapıyor olsa çoktan izlemeyi bırakırdım ama prodüksiyon kalitesinin ilerleyen bölümlerde daha da düşeceğine emin olduğum için sırf ne kadar kötü animasyonlar ortaya çıkacak diye izlemeye devam edeceğim. Umarım CloverWorks ileride daha büyük bir stüdyoya evrilir de Aniplex gibi acımasız yapımcıların altında ezilmekten kurtulur.

Koroshi Ai

Koroshi Ai

Stüdyo: Platinum Vision

Türler: Aksiyon, Psikolojik, Romantizm

Kaynak: Manga

Özet: Chateau Dankworth yeni bir kelle avcısıdır. Hedefi ise tek bir gecede 18 yüksek sınıf memur öldürmesi ile tanınan bir katil olan Son Ryang-ha'dır. Bu ikilinin yolları karanlık bir otoparkta kesiştikten sonra Son Ryang-ha, Chateau'yu ilk karşılaşmalarında yener ve bazı sebeplerden ötürü Chateau ile flörtleşmeye karar verir. Son Ryang-ha'nın, Chateau'nun dikkatini çekme denemeleri oldukça benzersizdir. Bağlanmış ve hırpalanmış şekilde, Chateau'nun o anki kurbanlarının kılığına girerek ona hediyeler sunar ve beraber daha çok zaman geçirmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Chateau, gönülsüzce bu oyuna uyar ve iki katil arasındaki kovalamacalı aşk oyunu başlar.

İlk Bakış: Normalde bu tarz, tacizi romantizm gibi yutturmaya çalışan hikayelerden nefret ederim ama Koroshi Ai'de bunu pek de kafaya takmadım. Çünkü, ana karakterler zaten para karşılığı insan öldüren tipler oldukları için bunun yanında taciz solda sıfır kalıyor. Ha ama yine de bu romantizmi ilerleyen bölümlerde daha ağır temalarla işlemek yerine allayıp pullayıp ballandıra ballandıra sanki bu ikili dünyanın en şeker insanlarıymış ve aralarındaki aşk da çok masum bir romantizmmiş gibi anlatırlarsa işte o zaman kafayı yerim. Çünkü, animenin ne animasyon kalitesi ne de aksiyon sahneleri iyi değil. Bu animeden tek beklentim karakterlerini ve romantizmini yumuş yumuş bir şekilde değil, ağır temalar ile satması. Umarım istediğimi bulabilirim, çünkü Koroshi Ai, bu sezondaki potansiyelli nadir animelerden birisi.

Shikkakumon no Saikyou Kenja

Shikkakumon no Saikyou Kenja

Stüdyo: J.C. Staff

Türler: Aksiyon, Fantastik, Komedi, Macera, Romantizm, Yaşamdan Kesitler

Kaynak: Hafif Roman

Özet: Gücü, doğduğu büyülü armayla sınırlı olan dünyanın en güçlü bilgesi Mathias, en güçlü olmak için reenkarnasyonun gerekli olduğuna karar verir. Küçük bir çocuk olarak yeniden doğuşunun ardından Mathias ilk denemesinde büyücü olarak savaş için en uygun arma ile doğduğunu keşfetmekten heyecan duyar. Ne yazık ki içine doğduğu dünya sihir konusunda son derece düşük standartlara sahiptir ve herkes onu, armalar hakkındaki cahillikleri yüzünden, başarısızlığa mahkum olduğunu düşünmektedir!

İlk Bakış: Yuh yani, oha. Bu, hayatımda izlediğim en kötü güç fantezisi animesi olabilir. Hani Isekai Cheat Magician'dan filan bile daha kötü bir senaryoya sahip, durum o kadar vahim. Berbat güç fantezisi animelerinde olan tüm klişeler bunda da var: Neden güçlü olduğu sadece 1 cümle ile açıklanan OP ana karakter, bu ana karakterin etrafında neden olduğu bilinmese de pervane olan kızlar (genelde bu kızlar ana karakter olmadan hiçbir şey yapamayacak beyinsizler olarak tasarlanırlar ki genç erkek izleyiciler beyaz şövalye fetişlerini tatmin edebilsin), saçma sapan bir şekilde ilk görüşte birbirlerine aşık olan tipler, yazarın tuvalette 5 dakikada düşündüğü bir büyü sistemi vesaire. Shikkakumon no Saikyou Kenja tüm bunları alıp normalden 10 kat daha kötü bir şekilde iğrenç diyaloglar ve akıcılıktan uzak aksiyon sahneleri ile karşımıza sunmasıyla beni resmen çileden çıkarttı; anime hakkında söyleyebileceğim tek iyi şey görsel efektlerin baya güzel olduğu, onun dışında rezalet bir yapım ile karşı karşıyayız. Ayrıca bu rezaletlik "o kadar kötü ki komik" seviyesinde bile değil. Bu animeyi birkaç bölüm daha izlemeye çalışsam herhalde dayanamayıp ana karakterin o sinir bozucu sırıtışını gördüğüm bir sahnede ekrana yumruk atardım.

Slow Loop

Slow Loop

Stüdyo: CONNECT

Türler: Yaşamdan Kesitler

Kaynak: Manga

Özet: Yeni üvey babasıyla tanışmak için gergin olan Hiyori, her zaman evinde hissettiği yere, okyanusa doğru balık tutmak için yola çıkar. Bu balık tutma seansında Koharu isimli bir kız ile tanışır ve bu kız onu, kendisine balık tutmayı öğretmesi konusunda ikna eder. Ancak Koharu, o gece yeni ailesiyle tanışacağını açıklayınca kızlar ürkütücü bir şeyin farkına varır. Arkadaşlıkları yepyeni bir seviyeye ulaşmak üzeredir!

İlk Bakış: Yey, iyashikei! Akebi-chan'dan bahsederken de söylediğim üzere, bizim dünyamızda günümüzde geçen iyashikeilerde değişik elementler arayan birisiyim ve Slow Loop'ta da bu element balıkçılık. Her ne kadar daha önce yapılmış olsa da yine de sevdiğim bir konsept olduğundan bu konuya odaklanan başka bir iyashikei daha izlemeyi dert etmiyorum. Görsel kalite öyle ahım şahım olmasa da komedisi güzel, atmosferi hoş ve karakterleri sevilesi. Ayrıca, yeni bir aile kurmayı öyle hafif bir olaymış gibi kestirip atmıyor. Karakterler yer yer bu yeni ortama gergin bir şekilde tepki verebiliyor. Umarım ilerleyen bölümlerde bu gerginlik bir anda ortadan kalkıp yerini mutlu bir aile tablosuna bırakmaz; çünkü, Slow Loop gayet tatlış bir iyashikei animesi ve her ne kadar yüksek beklentilerim olmasa da yazım kalitesinin çukura düşmesini istemiyorum.

Leadale no Daichi nite

Leadale no Daichi nite

Stüdyo: Maho Film

Türler: Fantastik, Macera

Kaynak: Hafif Roman

Özet: Tanıdık topraklarda yeni bir başlangıç. Korkunç bir kaza sonucuyaşam destek ünitesine bağlamasının ardından, Keina Kagami'nin sahip olduğu son özgürlüğü, VRMMORPG oyunu Leadale Topraklarıydı. Bir gün uyandığında kendisini oyun içinde kullandığı karakter Cayna’nın bedeninde kendini bulur. Eski endişeleri geride kalan Keina, şimdiki adıyla Cayna, Leadale’nin hatırladığından farklı olduğunu fark eder.

İlk Bakış: Düşük eforla hazırlanmış başka bir güç fantezisi animesi daha! Karakterin geçmişi ve bu geçmişteki kişiliği hakkında gram bilgi verilmeksizin bir anda hikayenin ortasına birden bire bırakılıyoruz ve berbat görsellere sahip bu animeyi izlemeye başlıyoruz. Peki bu animede ne mi var?

"OHAAAA yaptığı büyüye bak!"

"OHAAAA bir high-elf!"

"OHAAAA bu kadın, bilmem kimin annesi miymiş!"

"OHAAAA! OHAAAA! OHAAAA!"

 Bu animede işte bunlar var. Bu arada bunları da sevebilirsiniz, bunda hiçbir sıkıntı yok; ama sırf bu konsepti seviyorsunuz diye de kendinize bu anime ile işkence etmeyin. Benzer konseptteki, nispeten daha iyi prodüksiyon kalitesine sahip Slime Taoshite 300-nen animesini izlemenizi öneririm. O da pek iyi bir anime sayılmaz ama bu görsel faciayı izlemenizden kesinlikle daha iyidir.

ORIENT

ORIENT

Stüdyo: A.C.G.T.

Türler: Aksiyon, Fantastik, Komedi, Macera

Kaynak: Manga

Özet: Musashi ve Kojirou Kanemaki, ileride samuray olup iblis öldürme görevlerine gideceklerine dair birbirlerine söz verdiler. Fakat yıllar sonra halk, iblislere tapmaya başlamış, samurayları ise dışlamış ve kendilerinden uzakta tutmuşlardır. Musashi de haliyle samuray olma hayalini söylemekten korkmaya başlar. Kojirou ise çocukluk arkadaşına verdiği sözden döner. Ancak bir gün, Musashi'yi ölümün kıyısından kurtarır ve tüm düşünceleri değişmiştir. Kojirou hissettiği şeyden emin olmak amacıyla Musashi ile bir yolculuğa çıkar.

İlk Bakış: Yazarın, "Battle-shounen 101" dersinden çıktıktan hemen sonra yazmaya başlamış gibi durduğu ORIENT'e hoş geldiniz! Bu animede gereksiz yüksek sesle bağıran ve 2 dakikada bir büyük hayalini dillendirmese kıyamet kopacakmış gibi davranan ana karakterimiz, kişilikten yoksun bir ikinci ana karakter, beyinsiz kötü adamlar, bu kötü adamlara tapan daha da beyinsiz kötüler, 5 saniye düşünmeden oluşturulmuş bir dünya gibi tüm kötü hikaye ögeleri bulunmakta. Görsel kalite zaten çamur gibi ve aksiyon sırasında giren müziklerin de kayda değer hiçbir yanları yok. Bütün bunlara rağmen sırf Yuuma Uchida için kendimi biraz zorlayıp devam etmeyi planlıyordum ama kendisini ciddiye alan bir yapım olan bu şovda motosiklet süren samuray çetesini gördüğüm zaman yeter artık deyip bıraktım. Belki de kendisini ciddiye almak yerine tamamen aksiyon-komedi odaklı gitse daha eğlenceli olurdu ama iş işten geçmiş.

Baraou no Souretsu

Baraou no Souretsu

Stüdyo: J.C. Staff

Türler: Aksiyon, Doğaüstü, Dram

Kaynak: Manga

Özet: İngiltere tacı tarih boyunca şiddetli çatışmaların odağında olmuştur ve Orta Çağ’da yaşanan bir dizi büyük iç savaş daha sonradan Güller Savaşı olarak adlandırılmıştır. Tahtta hak sahibi olduğunu savunan York Dükü, Kral 4. Henry’yi tahtından indirip kendisi kral olmayı arzulamaktadır. Uğursuzlukların kol gezdiği karanlık bir günde Dük’ün bir oğlu olur: Richard Plantagenet, soyundaki 3. Richard. Tam olarak kadın ya da erkek olmamakla birlikte iki cinsiyetin de özelliklerini taşıyan 3. Richard, annesinin türlü hakaretlerine maruz kalır. Çocukluğunun üstünde karanlık bir gölge olan annesinin nefreti, Richard'ın kendi bedenine yönelik şiddetli bir tiksinti duymasına ve şeytan olarak hitap edilmeye karşı derin bir öfke beslemesine yol açar. Richard, İngiltere’nin eski düşmanı olan ve tanıdığı herkese felaket getireceğini söyleyen Jeanne d’Arc’ın kendisine musallat olan imgesiyle birlikte büyür. Babasının kral olma yolundaki çabasına destek vererek kurtuluşa ereceğine inanır. Ancak, annesi ve Jeanne’ın beklentileriyle lanetlenen Richard’ın yaptığı şeyler aslında ailesini karanlığın içine mi çekecektir? 

İlk Bakış: Bu animenin temposu o kadar kötü ayarlanmış ve kurgusu da o kadar berbat yapılmış ki ilk bölümleri izlerken resmen mantıksallıktan uzak bir rüya görüyormuşum gibi hissettim. Yeni karakterler sürpriz yumurtadan çıkar gibi bir anda beliriyor ve sanki onları daha önceden tanıyormuşuz gibi davranıyorlar, var olan karakterlerin bir dedikleri diğerini tutmuyor, diyaloglar aşırı yapmacık (bu yapmacıklık tiyatro oyunlarının abartılı diyalogları gibi bir yapmacıklık değil) ve görsel kalite berbat. Eğer Avrupa tarihine merakınız varsa ve o yüzden bu animeyi izlemeyi planlıyorsanız planınızdan vazgeçmenizi öneririm, çünkü ilk bölümlerde sizi bekleyen tek şey büyük bir hayal kırıklığı ve stüdyomuz J.C. Staff olduğu için ilerleyen bölümlerde de bunun değişeceğine ihtimal dahi vermiyorum.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Yorumlar

https://www.animeler.net/assets/images/user-avatar-s.jpg

1 comment

Aeonian
This comment contains spoilers. Click here if you want to read.

valla bende hep yeni gelen anime bölümleri kısmına bakıp nedir la bunlar diyodum. düşüncelerime tercüme olmuşsun çok sağol :D. o zaman eski animeleri tekrar tekrar izlemeye devam

https://www.animeler.net/assets/images/user-avatar-s.jpg

Disqus Yorumları